reklam

Haberler

Manşet Haberler

29 Ocak 2018 Pazartesi

MEB, şube müdürlüğü görevde yükselme sınav kılavuzu yayımlandı

Milli Eğitim Bakanlığı(MEB) tarafından Taşra Teşkilatı Şube Müdürlüğü İçin Görevde Yükselme Yazılı Sınavına İlişkin Duyuru yayımlandı. 

 

28 Ocak 2018 Pazar

Sağlık çalışanlarına erken emeklilik

Sağlık Bakanlığı sağlık çalışanlarına erken emeklilik için çalışmalarını son aşamaya getirdi. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, sağlık çalışanlarının yıpranma payı talebine ilişkin Sağlık Bakanlığı'nın taraflarla istişare içinde olduğunu bildiğini belirterek, "Cumhurbaşkanımız'ın ağzından çıkan söz bir kere çıkar ve gereği her zaman yerine getirilmiştir. Bu anlamda yıpranmayla ilgili konunun da gereği yerine getirilecektir" dedi..

7 Ocak 2018 Pazar

Gençler! Kimseden şikayetçi olmayın!

Programa, Mahmut Toptaş ile birlikte, İl Müftü Yardımcısı Atıf Akşit, okulun idarecileri, öğretmenler ve öğrenciler katıldı.

Toptaş Hoca, Kur’an-ı Kerim’den hitap örneklerini vererek insanlara karşı hep olumlu yönleriyle yaklaşmanın önemine parmak basarak sözlerini şöyle sürdürdü:

“Allah Teâlâ, Kur’an-ı Kerim’de insanlara hitap ederken dört Elif miktarınca ‘Ey İnsanlar!’, ‘Ey Âdemin çocukları!’ der. Yahudi ve Hıristiyanlara hitap ederken, yine 4 Elif miktarı ‘Ey Kitabın dilinden anlayanlar!’ şeklinde ve özellikle Yahudilere hitap ederken de yine 4 Elif miktarı ‘Ey İsrail’in çocukları’ der. Yani Kur’an, insanlara hitap ederken onların hep iyi taraflarını ele alır.”

“YERYÜZÜNDE SAĞLAM OLAN TEK TERAZİ, ALLAH TEÂLÂ’NIN TERAZİSİDİR.”

Dünya üzerinde Yüce Allah’ın koyduğu ölçüler çerçevesince hareket etmemenin ne tür zararları doğuracağına değinen Toptaş Hoca, konuşmasına şöyle devam etti:

“Yeryüzünde sağlam olan tek terazi, Allah Teâlâ’nın terazisidir. Her şeyimizin Kur’an-ı Kerim’de ölçüsü vardır. Adımlarımızın, ses tonumuzun ölçüsü vardır. Ses kirliliğiyle ilgili ayet indirmiştir Rabbimiz. Hucûrat Sûresi’nde seslerimizi yükseltmememiz gerektiği söylenmektedir. Seslerimizi insanlara duyururken, tavırlarımızda da ölçülü olmamız gerekmektedir. Gücümüze, konumumuza güvenip de haddimizi aşmamalıyız. Böyle yaparsak Rabbimizin emirlerine karşı gelmiş oluruz.”

 

Allah Teâlâ’nın insanların faydasına sunduğu güzelliklerin değil de insanların kendi kafalarına göre oluşturduğu doğruların yürürlük kazandırılmaya çalışılmasının insanlar üzerinde ne kadar derin yaralar açtığını belirten Toptaş Hoca, bu konuyla ilgili olarak konuşmasında şu sözlerine yer verdi:

“Rabbimizin koyduğu kurallar, O’nun terazisine vurularak hayata sunulmazsa herkesin kendisine göre bir doğrusu ortaya çıkar. Uluslararası münasebetlerde de bu, böyledir. Yüzlerce devlet bir şeye ‘doğru’ der de gücü elinde tutan bir iki devlet ‘öyle değil de böyledir’ dediğinde, bu bir iki devletin sözü, diğer yüzlercesinin sözünün üstünde olabiliyor. İşte burada anlıyoruz ki, Rabbimizin koyduğu kurallar önemsenmiyor ve öncelenmiyor hiçbir zaman. 

Dünya üzerinde,bileği güçlü olanın dediği olmaktadır. Böyle olunca da dünyanın her tarafında sömürü olur, zulüm olur, işkence olur. Bizler diyoruz ki, yeri de gökleri de yaratan Allah Teâlâ’dır. O, yeryüzündeki her bir şeyin sınırını belirlemiştir. Her şeyin hem mülkiyeti hem de otoritesi O’na aittir. O, yeryüzünde insanların, insana karşı, tabiata karşı, hayvanata karşı, Yaratana karşı olan görevlerinin sınırlarını belirlemiştir. O’nun belirlediği şekilde hareket edersek doğruluktan sapmamış ve zulüm yapmamış oluruz. Bütün insanlığın menfaatine olan terazi, Allah Teâlâ’nın gönderdiği terazi olan Kur’an-ı Kerim ve O’nun nasıl uygulanıp yaşanacağını bizlere hayatıyla gösteren sevgili Peygamberimizin (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnet-i seniyyesidir.”

“BAŞINIZA GELENLER HEP BİR YANKIDAN İBARETTİR.”

Toptaş Hoca, son olarak Peygamber Efendimizin bir hadisini hem hatırlatıp hem de öğrencilere ezberleterek öneminin üzerinde durdu ve sonrasında sözlerini şu cümleleriyle tamamladı:

“Mü’min, mü’minin aynasıdır, buyurmaktadır Peygamberimiz. Bu sohbetimizden sonra, bir aynanın karşısına geçin. Aynadaki kişiye bakın. Gülerseniz eğer o da size güler. Aynadakine ‘ne var ne yok’ derseniz o da size aynısını der. Aynadakine doğru giderseniz o da size doğru gelir. Aynadakine sırtınızı dönerseniz o da size sırtını döner. Hayatta hiç kimseden şikâyetçi olmayın. Ne öğretmeninizden ne de arkadaşlarınızdan şikâyetçi olun. Selam verdiğinizde almayan arkadaşınıza kızmayın. Siz daha önce onun selamını almadığınız için o da şimdi sizinkini almamıştır.

Başınıza gelenler hep bir yankıdan ibarettir. Sevgili Peygamberimizin en çok sıkıntı yaşadığı yerlerden birisi Taif’tir. Orada, ‘Ya Rabbi! Kuvvetimin zayıflığını, çaremin azlığını, insanların beni hafife almalarını sana şikâyet ediyorum’ diyerek dua etmiştir. Yani kendisini şikâyet etmiştir Peygamberimiz. Sizler de annenizden, babanızdan, komşunuzdan şikâyet etmeyin; dönün ve hep kendinize bakın, sorun ve sıkıntıyı kendinizde arayın. Siz iyi olursanız muhataplarınız da iyi olur, siz kötü olursanız karşınızdakiler de kötü olurlar.”

 

6 Ocak 2018 Cumartesi

Bedelli Askerliğe Bir De Buradan Bakın!

Bedelli askerliği bekleyen vatandaşlarımıza neden bedelli yapmak istiyorsunuz? Sizin için bedelli konusu niçin bu kadar büyük bir meseleye dönüştü? diye sorduğumda aldığım mesajlar karşılığında durumun vahametine tanık oldum.

Bedelli askerlik isteyen gençlerin maruz kaldığı onur inciten ağır ithamlara, ağır hakaretlere girmiyorum bile. Elbet de her erkek vatandaşımız vatani görevini büyük bir gururla ve vatan aşkıyla yerine getirmelidir. Getiriyor da... Bugün ülkemizde güven ve huzur içinde yaşıyorsak bunda milletin asli parçası olan vatan evlatlarının gösterdiği “bedelsiz” özveri vardır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. Gazilerimizi minnetle, saygıyla anıyorum. Allah onlardan razı olsun.

Bedelli Askerlik bekleyen gençlerin hainlikle suçlanması, insanımıza yapılabilecek en büyük kötülüklerden biridir. Geçmiş yıllarda 5 kez çıkartılmasında asla bir beis görülmeyen Bedelli Askerlik uygulamasının geniş bir kitle tarafından memnuniyetle karşılanması da dikkate alınmalıdır. Bedelli Askerlik konusunda öncü bir yapı olan Bedelli Askerlik Platformu konu hakkında topluma bilgi vermek ve dayanışmayı artırmak için tüm gücüyle faaliyet yürütüyor. Bu konuda yanlış anlaşılmaların, tepkilerin yumuşatılması için de konunun sosyal tarafına dikkat çekiyor.

Meselenin sadece ‘askerlikten kaçmak’ olarak algılanması çok yüzeysel kalıyor. Ayrıca bir de sanıldığı gibi sadece parası olanın Bedelli Askerliği beklediği sanılmasın. Bugün sosyal birçok mesele ile uğraşan, asgari ücretle ailesine, annesine, babasına yakınlarına bakmakla yükümlü olan kimsesiz insanlar da Bedelli Askerlik konusunda çok hassas ve beklenti içerisinde. Öksüz, yetim, gariban Anadolu çocukları da Bedelli Askerlik konusunda umutlu bir bekleyiş içerisinde. Belki yıllarca ödeyecekleri bir borç batağını bile göze alanlar var. İnsanların hayatına dokunmadan dışarıdan hüküm vermek çok yanlış ve hiç adil değil. Fırsat eşitliği açısından vicdanen rahatsız edici bir durum olsa da toplumun büyük kesimi yine Bedelli Askerlik konusuna olumlu bakıyor.

Bir taraftan vatani görev, diğer taraftan sosyal sorunları arasında sıkışmış yüzbinlerce gencin hayatı söz konusu. Ve benim okuduğum her mesaj da öyle basite alınacak gibi değil. Ben işin içerisine girdiğimde fark ettim ki sorun sadece askerlik sorunu değil. Dedim ya başta kimse ‘askerlikten kaçmak’ niyetinde değil. Hayata tutunabilmek adına 30’lu yaşlarına kadar bir şekilde mücadele etmiş insanlar vatana hizmetini farklı bir şekilde yapmak istiyor. İşlerini kaybedecek ve sosyal hayatları bitme noktasına gelecek gençlerin durumu öyle geçiştirilecek gibi değil. Bunları yürekten hisseden bir kardeşiniz olarak Bedelli Askerlik talebini asla bir imtiyaz, ayrıcalık olarak görmüyorum!

Hayat öyle bilindik bir düzlemde akmıyor maalesef…“Okul biter, askere gidilir, iş bulunur, sonra evlilik çoluk çocuk sahibi olunur…” Yaşamın içinde bu kurallar her zaman geçerli değil. Şu anda askerliğini yapmayan vatandaşlarımızın yaş ortalaması 28'in üzerinde. 30'un üzerinde bir yaşa gelmiş bir insan düşünün. Türlü sebeplerle askerliğini yapmamış olsun. Bunların aileleri var, çocukları var ve babanın eline bakıyorlar, başka kimseleri de yok! Elbet herkes bu durumda değil; ama bu sosyal bir gerçekliktir. Baba ya da abi, kardeş ne derseniz deyin; 6 ay, 12 ay askerlik döneminde hiç ücret almadan, para kazanmadan bu ailelerinin geçimlerini nasıl sağlayacaklar?

İşçisi, memuru, esnafı, işvereni, doktoru, akademisyeni, mühendisi, öğretmeni olsun hiç fark etmiyor, toplumun her kesimini içine alan askerlik yapmayan bu vatandaşlarımızın kurmuş olduğu iş ve aile düzeninin derinden etkileneceği de gün gibi ortadayken buna bir çözüm üretmek zor olmasa gerek! Bedelli Askerlik bekleyenler bu memleketin evlatları. Yeri geldiğinde vatan için göğsünü siper etmesini de iyi bilirler. Birçok gencimiz Hain 15 Temmuz FETÖ Darbesi’ne karşı sabahlara kadar sokaklarda ‘vatanları için her şeyi göze aldığını’ ifade ediyor ve bununla da gurur duyuyor.

Resmi olmayan sayılara göre sadece bakaya sayısı 840 bin kişi. 1988 doğumluları da eklersek bakaya sayısı bir milyonu aşıyor. Tecilli sayısı ise 3,5 milyona ulaşmış bulunmakta. Bunca insan, bunca aile bu soruna çözüm bekliyor. Devletimizin Bedelli Askerlik konusunda biran evvel adım atıp, geniş bir kesimi içine alacak şekilde vatandaşın talebine cevap vermesi gerektiğini düşünüyorum. Sosyal durumundan dolayı askere gidemeyen yüzbinlerce insanın bu sorununu hem devletimizin hem de insanımızın yararına olacak şekilde sonuçlandırmanın en makul çözümü Bedelli Askerliktir. 

Halil Metin

sanliurfaolay

Haberdata.com Güncel Son Dakika Haberleri