Doğu toplumlarının kültür ve medeniyetleri dikkate alınırsa ülkemizde Demokratik yöntemlerin bir türü olan Başkanlık sisteminin daha uygun olduğu sonucuna ulaşılabilir. Çünkü parlementer sistem çok daha fazla uzlaşı kültürünü gerektiriyor ki, buda doğu toplumlarında azdır .Bu yüzden koalisyon hükümetleri ya kurulamıyor veya çok kısa ömürlü oluyor, kurulsa bile başarılı olamıyor. Türkiye bu bakımdan zengin bir deneyime sahiptir. Yakın tarihteki demokrasi tecrübesi, başkanlık sisteminin parlementer sisteme oranla daha iyi veya en azından daha az zararlı olacağını gösteriyor. Çünkü başkanlık sistemi yürütmeyi güçlü kıldığı ve kuvvetler ayrımına iyi uygulandığı için istenmektedir.
Türkiye'deki başkanlık rejimi tartışmaları Türkiye'de köklü dönüşüm Politikalarını yürürlüğe koymak isteyen,bu politikaları yürürlüğe koyarken parlamentonun,engelleyici rolünden kurtulmak isteyen güçlü liderlerden
Erbakan: Devlet Başkanlığı (başkan) ile hükümet Başkanlığı (Başbakan) birleştirerek icraya kuvvet ve surat sağlanacak ve başkanı tek dereceli millet seçerse devlet-millet kaynaşması ve bütünleşmesi kendiliğinden olur demiş.
Özal: Koalisyonların atılım yapamadıklarının altını çizerek Türkiye olarak ilk 10-15 ülke arasına girmek istiyorsak atılım yapmamız gerektiğini ve bunun için de başkanlık sisteminin şart olduğunu söylemiş.
Demirel: Siyasi tıkanıklığın aşması için cumhurbaşkanını halk seçmelidir diye dile getirmiştir.
Ne var ki başkanlık sistemiyle ilgili itirazlar, çoğunlukla şahıs eksenli yapılmaktadır. Başkanlık sisteminin şahıs bağlamında değerlendirmesi, sığ veya hedef saptırıcı bir yaklaşımdır. Eğer konu şahıslar üzerinde tartışılırsa, Başkanlıklarda bir kişi en fazla iki kez üst üste seçilebilirken,parlementer sistemde beş kez veya daha fazla Başbakan olabiliyor.
R T Erdoğan Başkan olacak diye bir sisteme karşı çıkmak,konunun ciddiyetinden uzak bir yaklaşımdır.Halkın Ekseriyetinin,birini Başkan seçmesine itiraz ediliyorsa,o zaman itirazın delileri fark eder.Burada itiraz halkın ekseriyetinin tercihinedir.Başkanlık sistemine değildır.
Bir çok toplumda olduğu gibi Anadolu bölgesindeki halklarda genelikle orta yoldan yanadır.Mutedeyin,muhafazakar ve uç noktalara mesafelidır.Eğer Başkanlık sistemine geçilirse,Türkiye de hiç bir zaman katı laikten yana olanlar,sol ideolojiden yana olanlar,etnik üstünlüğü savunanlar ve mezhebi ayrımcılığı himaye edenler Başkan olamaz,iktidara gelemez,toplumun siyasi reflekslerini dikkate alarak söylüyorum.
Esasen Başkanlık sistemine itiraz edenlerde bu gerçekleri biliyorlar ve bildikleri için itiraz ediyorlar.Ama itirazlarının gerçek nedenlerini gizleyerek kendileri açısından daha uygun düşen bir nedeni öne sürüyorlar.
Başkanlık sistemine göçlü itirazların uç noktalardan gelmesi,itirazlarının tek başına iktidar olma şansı olmayanlardan gelmesi,itirazlarının gerçek nedenlerine ışık tutuyor.
Halkın ekseriyeti,siyasal erki belirleyen temel unsur olarak kabul edilmişse,halkın tercihine katılmasak da kabul etmek ve saygı duymak zorundayız.Halk birini seçmişse makbulliyet şartı hasıl olmuş demektir.
Ak parti Başkanlık sistemini göndemine taşırken başlıca argumanları;hızlı gelişen dinamik bir ülke olan Türkiye'nin ilerlemede karşısına çıkan sosyal,siyasal ve ekonomik engelleri aşabilmesi için hızlı ve sorunsuz bir şekilde karar alıp uygulayan iş bitirici bir siyasi iktidara ihtiyacı olması ve mevcut parlementer hükümet sisteminin istikrarsız ve yavaş işlemesindendir.
Aslında 1982 Anayasası ve Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi Türkiye'deki sistemi yarı Başkanlık sistemine yakın bir yere getirmiştir.Cumhurbaşkanı yüksek burukratların seçiminde daha önemli hale gelmiştır.Sorumluluğu olmayan fakat geniş yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı yerine,halka hesap veren,fatura kesilebilen bir Başkan daha aktif ve verimli olur kanaatindeyim
Ülkemizde adil ve temsil gücü yüksek bir yönetim sisteminin adımları atılmaz,özgür ve çoğulcu medya,gelir dağılımı daha adil hale getirilmez,bağımsız ve tarafsız yargı,etkin ve bağımsız sivil toplum kuruluşları,düzenleyici ve denetleyici devlet kurulları,siyasi partiler kanunu ve seçim sisteminin yeniden düzenlenmesi,eğitimin yaygınlaşması vs meşru evrensel değerler dikkate alınmaz ise tek başına sistem değişikliğinin tüm sorunlara çözüm olması beklenemez bir gerçektir.
Türkiye'de doğru sistemi inşa edebilmemiz için en güvenilir yol,sistem tartışmalarını meşru evrensel değerler üzerinden yürütmektir.
Mahatma Gandi;Çağdaş kanunların var olduğu,ancak çağ dışı anlayıştaki uygulayıcıların bulunduğu bir ülkede yaşamaktansa,çağdaş olmayan kanunların var olduğu,ancak çağdaş anlayışlı uygulayıcıların bulunduğu bir ülkede yaşamayı tercih ederim diyor.
Doğrusu ve ideal olanı,iki ilkellikten birini tercih etmektense hem çağdaş kanunların,hem çağdaş uygulayıcıların olduğu bir ülke inşa etmektir.
Selam ve dua ile.....
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder